Dünya Gazetesi için hazırladığımız Toplumsal Check-up dosyasının bu haftaki konusu “Feldspat Madenimiz”
Maden kaynakları ülkelerin yeraltı zenginlikleri olarak geçmektedir. Türkiye’ye bakıldığında ise yeraltı madenleri bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Madenler açısından zengin olan ülkemizde son yıllara kadar birçok maden ya hammadde olarak satılmakta ya da hiç rezerv tespiti yapılmamış durumdadır. Bazı madenlerin günümüzde kullanım alanı arttıkça yeraltı
zenginliklerimizde değer kazanmaya başlıyor, bundan dolayı da madenlere bakış açısı da günden güne değişiyor.
Xsights Araştırma bu ay feldspatlar üzerine araştırma gerçekleştirmektedir. Feldspat silikatlar grubuna dahildirler ve alümina-silikatlar olarak da adlandırılırlar. Başka bir deyişle feldspat; bir mineral grubunun genel adıdır. Alkali feldspatlar ve kalko-sodik feldspatlar (plajioklaslar) olmak üzere 2 gruba ayrılırlar. Türkiye’de aşağıdaki haritada görüleceği üzere Ege Bölgesi’nde yoğunluklu olarak rezervleri bulunmaktadır. Feldspatların cam ve seramik sanayiine kullanımı yaygındır. Her geçen gün birçok ülkede inşa edilen camdan kuleleri, rezidansları ve sağlık açısından kullanımı önem kazanan cam eşyaları düşündüğümüzde feldspat madeninin kullanım alanının ve pazardaki yerinin daha da önemli hale geleceği söylenebilir.
Xsights Araştırma’nın yapmış olduğu masa başı araştırmasına göre Türkiye, yıllık olarak 6 milyon tonun üzerinde üretimiyle feldspat madenciliğinde dünya lideridir. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye 2017 yılı 6.439.995 ton ve 178.900.860 dolar değerinde feldspat madeni ihracatı gerçekleştirmiştir. Türkiye’deki yıllık üretimin %80’i İspanya, İtalya, Rusya, Lübnan, Mısır, Almanya, Polonya, İsrail, Cezayir, Romanya, ABD ve Asya ülkelerine ihraç edilmektedir.
Üretim ve ihracat olarak dünya sıralamasında yer alan feldspat madeninin ülke ekonomisine katkısı üreticiler ve ihracatçılar tarafından da sorgulanmaktadır. Özelde feldspat madeni ve genelde tüm madenler ile ülke ekonomisine katkısını nasıl sağlayabiliriz diye düşünüldüğünde toprağın altındaki zenginliğimizi ham madde olarak satmaya devam ettiğimiz sürece sadece yaşamımızı devam ettiririz ama ekonomik olarak büyüyemeyiz. Ekonomik büyümeye katkı sunmak için madenler hammadde olarak değil de işlenerek pazara sunulmalıdır.