Gündem

Sevmek Bizi Körleştirir mi?

Annenizi sever misiniz? Babanızı? Çocuklarınızı? Arkadaşlarınızı? Liderlerinizi sever misiniz? Sevginiz ne kadar gerçek? Merak ettinizse, okumaya devam edin. Bu haftaki yazım sevmek ile ilgili…

Sevgi ailede başlar. Özenli ebeveynler, bebeğini aynalayan anneler, ilgili kardeşler bize kendimizi güvende hissettirirken, aidiyet, öz değer ve kabul kapasitemizi geliştirir. Bizler sevmeyi de sevilmeyi de ailenin içinde öğreniriz. Aile koşulsuz sevginin deneyimlendiği ilk yerdir.  Genelde konu koşulsuz sevgi olunca hep anne ve babadan bahsedilir. Ancak, genel inanışın tersine, aile içinde koşulsuz sevgiyi veren bebektir. Çünkü bebekler koşulsuz sevginin dışında bir sevgi türü bilmezler ve benlik kavramları gelişene kadar da başka türlü sevemezler. Nitekim, ilgisiz ya da istismarcı ailelerde büyüyen bebekler bile sorunu ebeveynlerinde değil de kendilerinde görürler. Ebeveynlerini koşulsuz sevmeye devam ederek büyürken baş etme mekanizması olarak kendilerini suçlar, kimliklerini gizler ya da duygu ve düşüncelerini bastırırlar… Yani sevgi ilk başta oldukça kördür.

Yıllar geçtikçe insanın ‘gözünün açılması’ ve seveceği insanları bilinçli bir şekilde seçmesi beklenir. Ne var ki, romantik ilişkisi olmuş herhangi birinin de söyleyeceği gibi, genelde sevmeyi seçtiğimiz kişileri seçmiş olmamızın mantıklı bir açıklaması yoktur. Sevgi ve aşk üzerine yapılan araştırmalar gösteriyor ki birine âşık olmamızın sebebi o yeşil gözleri ya da okka burunlarından çok bize tanıdık gelmeleridir.  Bize tanıdık gelen kişilere bağlanmamızın altında ise geçmişten taşıdığımız bir travma ya da kendini tekrar eden bir dinamik olduğu neredeyse kesindir.  Bu anlamda sevmek, âşık olmak bize kendimizi iyileştirme, geçmişten gelen dramları çözme şansı tanırken, karşılığında bir kere daha gözlerimizi kör eder.

Sevginin en kör hali ise liderlere duyulan sevgide gözlemlenebilir. Aidiyet duygularını okşarken, milli gururu kabartan liderler uzun yıllar iktidarda kalabilir, otoriterlerini her geçen gün daha da artırabilirler. Bir lideri körü körüne takip etmek gelecek jenerasyonları yaraladığı gibi lideri de zehirler. Geri bildirimsiz, muhalefet olmadan, yapıcı eleştirilerden uzak kalan lider zaman içerisinde umursamaz, sorumluluk almaz ve otoriter bir yönetici haline dönüşür…Bu haliyle lideri sevmeye devam etmek kolektif bir körlük gerektirir.  O yüzden liderler bağımsız basından pek hoşlanmazlar, toplumun ‘gözü açılsın’ istemezler.

Bu durumda gerçek sevgi nedir? Körleşmeden nasıl sevilir? Bunun cevabını Erich Fromm’ un Sevme Sanatı adlı kitabında net olarak bulmak mümkün. Fromm diyor ki, ‘gerçek sevgi ancak bir kişinin kendi narsisimini yenmesiyle mümkündür. Narsisimin tersi tarafsızlıktır. Tarafsızlık ise insanları ve olayları korku ve isteklerimize göre değil de oldukları gibi görebilmeyi gerektirir. Ancak o zaman sevgi gerçek bir sevgidir.’ Siz de bu günlerde birine seni seviyorum dediğinizde sevginizin gerçek olup olmadığının cevabı o kişinin iyi tarafları kadar kötü taraflarını da görüp göremediğinizde saklıdır.

Yazar

Picture of Çiğdem Penn

Çiğdem Penn