Genel Müdürümüz Çiğdem Penn’in Ekonomide Kadın Gücü eki için verdiği röportaj Forbes dergisinin Şubat sayısında…
Son dönemde yaptığımız Türkiye temsili bir araştırmamızda gördük ki kadınlar için çalışmak en çok ekonomik özgürlük anlamına geliyor. Çocuk sahibi olmayan kadınlar çalışmayı özgürlük, özgüven, sosyalleşme fırsatı ile ilişkilendirirken, çocuk sahibi kadınlar çalışmayı ailelerine katkı ve çocuklarının geleceği için yatırım olarak anlamlandırıyor.
Her emekli kadın bir kahraman…
Kadınları işten uzaklaştıran faktörlerin başında toplum içerisinde kadınlara verilen roller geliyor. Daha çocukluk yıllarından başlayarak kadınlara ekonomik katkısı düşük iş grupları özendiriliyor; bunun için kız çocuklarımızın teknoloji, yazılım ve mühendislik alanlarına ilgilerini artıracak programların çok değerli olduklarını düşünüyorum.
Genç kızlarımız ise iş yerlerinde karşılaşabilecekleri tutum ve davranışlardan ürkerek iş hayatına adım atıyorlar bu yüzden kariyer hedefleri öyle çok yüksek değil. Bu anlamda genç kızlarımızı yüreklendirmenin değerli olduğunu düşünüyorum, severek destekçisi olduğum Binyaprak gibi platformların genç kızlarımızın hayatlarında ciddi farklar yarattığını izlemek aslında daha gidecek çok yolumuz olduğunu düşündürüyor.
Kadınlar evlendikten sonra, evlerinde korkunç bir iş yükü ile karşılaşıyorlar. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre bir Türk erkeği günde ortalama 53 dakika ev işlerine zaman ayırırken, eşi toplam 4 saat 25 dakikayı evdeki sorumluluklara ayırıyor. Evin içindeki rollerde biraz daha adil bir denge kurmadan, kadınlarımızdan iş hayatında yüksek performans göstermelerini beklemek gerçekçi değil, burada da iş biraz erkeklerimize düşüyor özellikle de topumdaki fikir liderlerinin, ünlülerimizin, iş ve devlet adamlarımızın rol modeli olmaları, çalışan eşlerine yardım etmeleri, bu konuda liderlik etmeleri ne kadar güzel toplumsal bir dönüşümün başı olurdu…
Yapılan çalışmalar çalışan annelerin çocuklarının daha yüksek özgüvene sahip olduklarını, okulda daha yüksek puanlar aldıklarını gösteriyor. Zaten iş hayatını bırakan kadınların %57’si tekrar iş hayatına geri dönmek istediklerini söylüyorlar. Öte yandan çocuğu ya da çocukları olmasına rağmen kariyerine devam eden kadınlar üzerinde “Ya çok başarılı ol ya da kurumsal hayatı bırak.” şeklinde bir baskı oluşabiliyor. Çocuklarından uzakta zaman geçiren anne bu tercihinin doğrulanması için ya büyük bir girişimci olmalı ya da işinde çok iyi yerlere gelmeli yönünde bir beklenti ile karşılaşıyor. Bu beklentiyi karşılayamayan bazı kadınlar da iş hayatından kopuyorlar.
Bizlerin anlaması gereken, mevcut koşullarda ve toplumsal beklentiler çerçevesinde hakkıyla emekli olmayı başarmış her kadının birer kahraman olduğu…
Bu kaderimiz değil!
Bu hep böyle devam etmek zorunda değil, kadın istihdamının önündeki engellerin kaldırılması noktasında alınabilecek birçok aksiyon noktası var. Öncelikle kadınlara mevcut ücretlerinde daha fazla para ödememiz gerekiyor. İLO’nun yaptığı araştırmaya göre kadın çalışanlar aynı görevi yapan erkek çalışanlara göre %20 daha az maaş alıyorlar; bunca zorluğa rağmen çalışan kadınlarımıza en azından erkekler kadar ücret ödemek, kadın istihdamını artırmak için iyi bir başlangıç olarak karşımıza çıkıyor.
Kayıt dışı istihdam noktasında kadınlar çok gerideler. TÜİK kaynaklarına göre kadın istihdamının %44‘ü kayıt dışı gerçekleşmekte, bu oran erkekler arasında ise %28; istihdamı kayıt altına alınan kadınlarımız çalışmaya daha motive olurlar diye düşünüyorum. Bu aradaki farkın kapatılması kadın istihdamına verilen değerin tanınması noktasında da değerli.
Bir de aile içindeki rolleri dengelemek adına, erkeklere de ‘babalık izni ‘vermek OECD ülkelerinde uygulanan başka bir konu. Burada erkeklerin de çocuk bakımına en başından dahil olmalarını sağlamak için de güzel bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Kadınların mevcut doğum izinlerini uzatmanın aslında kadın istihdamına olumsuz etkisi olacağına inanıyorum çünkü bizim yaptığımız çalışmalarda işletme sahiplerinin kadınları işe almamalarının başında doğum izni geliyor. Eğer doğum izni süresi artırılırsa, iş verenlerin daha az kadını işe alacaklarını ön görmek aslında çok zor değil. Öte yandan çocuk bakımı konusunun üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğu açık; çalışan aileler okul öncesi için çocuk bakımı noktasında destek olmak; okul sonrasında çocuklara aktivite ve etütler sunmanın kadın istihdamını artıracağını düşünüyorum.
Esnek çalışabilen kurum ve kuruluşların nitelikli kadın gücünü kendi şirketlerine çekmeleri için de esnek çalışma saatleri, çocuk dostu şirket politikaları uygulamalarının hem kendileri hem de ekonomimizde kadın istihdamını artırmak için faydalı olacağı kanaatindeyim.
Çalışma hayatında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayıcı uygulamalar hatta yaptırımlara da gerek olduğunu düşünüyorum. Çalışma yerlerinde kadın oldukları için ayrıştırılan, psikolojik/ fiziksel/ cinsel taciz yaşayan kadınların haklarının daha iyi korunduğunun görülmesi de kadınlarımızı daha çok çalışma hayatına teşvik edecektir diye düşünüyorum. Bu noktada Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarından olan TÜSİAD’ın isminde gitmiş olduğu değişikliği küçük ama anlamlı bir adım olarak görüyor bu yönde çalışmalarının devamını diliyorum.